
Ukrayna’daki savaşla ilgili gerek basın, gerekse sosyal medyadaki haberler; hayat pahalılığı, emekçilerin hak arayışları ve elektrik zamlarıyla ilgili feryatlarını şimdilik gölgede kalmışa benziyor. Tam da bu dönemde Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığının 1 Mart 2022 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan bir yönetmeliği de sessiz sedasız yürürlüğe girdi. Çevre örgütleri ve ekolojiye duyarlı kişilerin bu konuda tepkileri, Ukrayna üzerine yoğunlaşıldığı döneme denk geldiğinden yeteri kadar ses getiremedi.
Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelik ise şöyle:
MADDE 1- 21/9/2017 tarihli ve 30187 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Maden Yönetmeliğinin 115 inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“(4) Ülkenin elektrik ihtiyacını karşılamak üzere yürütülen madencilik faaliyetlerinin tapuda zeytinlik olarak kayıtlı olan alanlara denk gelmesi ve faaliyetlerin başka alanlarda yürütülmesinin mümkün olmaması durumunda madencilik faaliyeti yürütecek kişinin faaliyetlerin bitiminde sahayı rehabilite ederek eski hale getireceğini taahhüt etmesi şartıyla Genel Müdürlük tarafından belirlenen çalışma takvimi içerisinde zeytin sahasının madencilik faaliyeti yürütülecek kısmının taşınmasına, sahada madencilik faaliyetleri yürütülmesine ve bu faaliyetlere ilişkin geçici tesisler inşa edilmesine kamu yararı dikkate alınarak Bakanlıkça izin verilebilir. Zeytin sahasının taşınmasının mümkün olmadığı durumlarda sahada madencilik faaliyetleri yürütülmesine ve bu faaliyetlere ilişkin geçici tesisler inşa edilmesine kamu yararı dikkate alınarak Bakanlıkça izin verilebilmesi için madencilik faaliyeti yürütecek kişinin madencilik faaliyetleri bitiminde sahayı rehabilite ederek eski hale getireceğini ve Tarım ve Orman Bakanlığınca uygun görülecek alanda dikim normlarına uygun, faaliyet yürütülecek saha ile eşdeğer büyüklükte zeytin bahçesi tesis edeceğini taahhüt etmesi zorunludur. Bu fıkra kapsamında zeytin sahasının taşınmasına ilişkin tüm masraflardan ve zeytin sahasının taşınmasından kaynaklanan tüm taleplerden madencilik faaliyeti yürütmesi yönünde lehine karar verilen kişi sorumludur. Bu fıkra kapsamında zeytin sahasının taşınmasına ilişkin usul ve esaslar Tarım ve Orman Bakanlığının uygun görüşü alınarak Bakanlıkça, zeytin bahçesi tesis edilmesine ilişkin usul ve esaslar Tarım ve Orman Bakanlığınca belirlenir.”
MADDE 2- Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3- Bu Yönetmelik hükümlerini Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı yürütür.
Bu yönetmeliğin neresinden tutarsan elinde kalır; çünkü akıldışı. Öncelikle rehabilite edilmesi mümkün olur mu; bir bakalım. Kesilen ağaçları iş bittikten sonra eskisi gibi kullanışlı hale çevirmek, öyle fidan dikmekle olmaz. Kestiğiniz gelişmiş, bazıları yüz yaşına ulaşmış ağaçlar yerine bir fidan dikerek doğayı aynı hale getirdiğinizi iddia etmek tam da aymazlıktır. Bunu yangın sonrası veya endüstriyel plantasyon numarasıyla yok ettiğiniz orman alanlarına dikilen fidanları gördüğümüzden yakından biliyoruz; çünkü o fidanların çoğunun tutmayacağını ve o arazinin toprağındaki değişimi, atıkların yer altı sularına karışacağını, onarılmayacağını bilmek için müneccim olmaya da gerek yok. İşi sermaye birikimi üzerine kurulmuş özel sektör, onarma işlemini de aynı bakanlık gibi fidan dikmekle olup biteceğini savunur. Dikilen fidanın; ne özel sektör ne de doğayı eski haline kavuşturma şartını koyan bakanlık tarafından denetlenmesinin maddi ve bilimsel bir karşılığı vardır.
Zaten büyük bir kısmı da maden işi bittiğinde tası tarağı toplayıp gidiyor! Denetleyeni ara ki bulasın! Yaşadığımız gelişmelerin gölgesinde; elektrik dağıtımı şirketlerinin hem ekonomik, hem çevresel etkilerini yok sayan Saray rejimi, enerjiye duyulan bağımlılığını azaltmak kılıfıyla, çevreyi sermayeye peşkeş çekme gayretini sürdürmeye devam ediyor! Bu konuda oldukça istikrarlı bir tutum sergilemektedirler.
Anadolu’muzun asırlık zeytin ağaçları ekonomik ve kültürel anlamda halkımızın vazgeçilmezidir. Halkı içine tıktıkları, inşaatlarıyla övündükleri ortalama bir AVM’nin aylık elektrik tüketiminin 15.000 hanenin tüketimine eşit olduğu gerçeği, elektrik enerjisine ihtiyacımızın hangi boyutlarda olduğunu gösteriyor ama yazının konusu bu değil. Amaç çok açık ki emekçi köylünün geçim kaynaklarını yok olması pahasına , açgözlülükle günlük kısa vadeli çözümler arayışıdır.
- Buğday ithalatımızın çok büyük bölümünü Rusya ve Ukrayna’dan sağladığımızdan ötürü, savaş şartlarında buğday ithalatında ABD eline düşeceğiz. AKP veya ABD ve NATO konusunda niyetlerini başından belli eden muhalefetin iktidara gelmesi de, halihazırdaki tarım politikasında bir iyileşme beklenmeyeceğinin en güzel kanıtıdır. Muhalefetin zeytin konusundaki tepkileri önemli olsa da dışa bağımlılıkları bu tepkilerin halk yardakçısı söylemler olacağını gösteriyor. Bu yönetmelik zeytin ve zeytinyağının bitirilmesi konusunda net bir adımdır!
- Ege yöresindeki yoğun madenleşme için verilen ruhsatlar sonucu, tarım ve turizmin gelecekte yok edileceğini tahmin etmek zor olmasa gerek. Sermayenin kârını sürekli artıran, ama zerre kadar halka faydası olmayan enerji özelleştirmeleri; toprağından, ağacından hatta suyundan olan yöre halkının çıkarı hiçbir şekilde gözetilmemektedir. Bu yönetmelik ruhsat alanlarını daha da büyütmek için hazırlanmış tamamen sermaye yanlısı bir yönetmeliktir!
- Özellikle Güney Ege’de yer alan maden ruhsatları zaten başlı başına sermaye sınıfına hizmet için hayata geçirilmiştir. Muğla iline özel olarak baksak yüzölçümünün dörtte biri maden ruhsatlıdır. Bu alanların bir kısmı SİT alanı olup, bir kısmı da orman alanıdır. Geri kalan zeytinliklerin yok edilmesiyle bu maden alanlarının büyütülmesi yolu açılmış ve bölgede yaşayan yurttaşın, canlıların yaşam alanları, kısacası ekosistem tehdit altında bırakılmıştır. Ayrıca bölgede yaşayan insanların tarım ve hayvancılıkla geçimini sağladıkları göz önüne alınırsa ekonomik etki daha da yıkıcı olacaktır.
Özetle, Ege bölgesi için zeytin sadece ekonomik değil kültürdür. Coğrafyamızda sermaye adına saldırıya maruz kalmamış herhangi bir yöre yoktur. Ege özelinde oldukça yaşlı, görkemli ağaçları olan coğrafyada sırf sermaye sınıfının palazlanması için, böyle bir yönetmeliğin savaş zamanında çıkarılması, iktidarın yaptığı yasayı gizleme, halkın ses çıkarmasını önleme gayretinden ibarettir. Sadece zeytin ağaçları değil; ülkemizin tüm tarım toprakları, tüm köy yerleşimleri, tüm ormanları, tüm su kaynakları, tüm dağları, tüm ovaları enerji-maden ihtiyacı kisvesi altında sermayeye peşkeş çekilmektedir. Geçmişte kendine yetebilen tarım ülkesiydik; tüketimin üretime hükmettiği sermaye yanlısı bir tarımın değil, üretimin tüketime göre planlı yapıldığı bir iktisadi tarım sistemine ihtiyacımızın yaşamsal olduğu ortadadır. Bu tercihi yapmazsak doğanın yok edilişinin tüm canlıların yok edilmesi anlamına geldiğini anlamamız için az da olsa zamanımız var. Bizi yönetenlere veya NATO-ABD işbirliğine hazır halde yönetime talip olanlara şunu haykırmanın vakti geldi: Satılık bir şeyimiz yok! Halkın yaşam kaynağının içinde olduğu ekolojik yıkıma, doğamızın sermaye ve dış ortaklarının lehine kullanılmasına izin vermeyeceğiz!
Yorum Yazın